Rpout: Başka sitede adım Alice. Umarım sorun olmaz
Hayat ne kadar zor. Birini seviyorsun ama o seni sevmiyor. Onun için canını vermek istiyorsun ama o umursamıyor bile. Bir şarkı vardı. sevdiğ o şarkı tam da bu olaya uygun aslında. Çünkü orada adam kadına ’Beni sevme ben farklıyım’ diyordu. Kadın ise ''seni sevmekten vazgeçmeyeceğim'' diyordu. Bu olay Alice'inde başına gelmişti. Marc diye birini sevmiş ona resmen tutulmuştu. O Marc'a ‘Seni seviyorum. Ne olur beni bırakma. Ben sensiz yaşayamam’ demişti. O ise ’’Artık bitti Alice Seni sevmiyorum. Daha doğrusu tanıyamıyorum’’ demişti.
Haklıydı aslında. Kırmızı vampir olunca görüntüsü değişmişti ama yine eski Alicedi . Ama bunu anlatamamıştı. Ne yaparsa yapsın gitmişti. O gittikten sonra depresyona girmiş ve her yerimi parçalamıştı. Dostu dediği kişiler bile onu sakinleştirememişti. Onun için şiir bile yazmıştı. Şiir şöyleydi
Gidiyorum buralardan
Bırak kanasın yüreğim
Bırak son kez bakıyım
O yeşil gözlerine sessizce
Gidiyorum ama şunu bil
Gitmek hiç kolay değil
Çünkü seni seven bendim
Benden başkası değil
Bu şiiri onun yanından gitmeden yarım saat önce yazmıştı.Ama bunu bile dinlemeyip çekip gitmişti. Şiirde de dediği gibi onu Aliceden başkası sevmemişti. Sevemezdi de zaten.Çünkü o dik kafalı,bencil sersemin tekiydi. Aslında ben buna bile alışmıştı.Yaptığı hiçbir hareket Alice'i rahatsız etmiyordu. Ama Marc bir daha dönmemek üzere gitmişti.
Aynaya her baktığıda aynı kişiyi görüyordu. Duygusuz bencil ve kibirli Alice’i. Onu bu hale sokan Marktan başkası değildi. Hiç tereddüt etmeden yatağından kalkıp yatağın karşısındaki aynaya yumruk atıp kırılan parçasıyla bileklerii kesti. Başı dönmeye başladı. Sanki dünya onun etrafımda dönüyordu. Kendisini garip hissediyordu. Yavaş yavaş bilinci kapanıyordu. Kan kaybediyordu. Kan kokusunu duyan vampirler odaya doluşmuşlardı. Gördüğü kadarıyla önlerinde Sonja vardı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da 'Dayan Alice Ne olur dayan' diye bağırıyordu. Alice ise bunların hiçbirini duyamıyordum
Yüzü solmuş, gözlerindeki yaşama hevesi tuzla buz olmuştu. Herşey mark yüzünden olmuştu. O lanet kişilik olmasaydı böyle şeyler olmayacaktı. Alice'i revire götürürlerken tek düşündüğü sonjanın haliydi. Kan içirmişlerdi. Gözlerini açtığımda revirdeydi ve Sonja da Alice'in yanıma gelmek için uzun uğraş veriyordu. Ama izin vermiyorlardı. Dayanamayıp kapıdaki vampire yumruk attı . Hala ağlıyordu ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Alice'in yanına gelip 'Alice sen ne yapmaya çalışıyorsun. Senin amacın ne ' diye bağırmaya başladı. O sırada Alice'in ihtihar ettiğini duymuş olucak ki yakın dostlarıdan profesör Hera içeri girdi. Suratında endişe vardı. Haklıydı da. Mark yüzünden neredeyse kendi canına kıyıcaktı. Alice bunları düşünürken Hera ise odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolanıyordu.Bir şey söylemek istermiş gibi bir hali vardı. Ama üzüntüden konuşamıyordu. Ona bakıp yattığı yerden ''Hey dururmusun lütfen.Zaten başım dönüyor hala.Marktan nefret ediyorum' dedi Alice
"Hey durur musun lütfen? Zaten başım dönüyor hala. Marktan nefret ediyorum." deyince Sonjanın suratı asıldı. Oda Mark'tan nefret ediyordu. Çünkü can dostunu bu duruna sokan o idi. Eğer eline geçerse ona eziyet edecekti. "Ben de nefret ediyorum. O herif elime geçerse ona eziyet edeceğim. Daha sonra onu öldürmeyi hedefliyorum." Kızgınlık kulaklarıdan çıkacaktı. İçindeki siniri dışarıya çıkartırsa dünya karışırdı. Kimse Alice'e böyle yapamazdı. Buna Markın hakkı yoktu zaten. Sonja da bunu biliyordu. Mark'ı öldürse hiç üzülmez Alice de ona zevkle yardım ederdi. Ona dönüp 'Eğer Mark'ı öldüreceksen sana seve seve yardım ederim. O aşağılık herifi öldürmeden rahat yok bana' dedi. Buna sevinmiş bir hali vardı. Çünkü gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Buda Alice'î daha çok üzüyordu. Ona tekrar bakıp 'Ne olur bu kadar üzme kendi. Bak ben iyiyim. Hiç birşey olmadı' dedi ve birbirlerine sarıldılar.